Bugün, ekonomik krizin yanında karşı karşıya olduğumuz temel sorun, “birlikte yaşama alanında yaşadığımız zayıflık”tır. Bu alana odaklanmalıyız, bu alan üzerinde çalışmalıyız, ideolojik olmak yerine, somut sorunlara somut çözümler üreterek bu alanın güçlendirilmesi için çaba göstermeliyiz.
2009 yılı Türkiye için çok zor bir yıl olacak. Bir taraftan 1929 krizinden beri dünya ekonomisinin karşı karşıya kaldığı en güçlü kriz dalgası, diğer taraftan da mali durgunluk-işsizlik ekseninde hareket eden krizin daha da derinleşeceği görüşü. Bu kabuller temelinde, 2009 yılının hem dünya, hem de Türkiye için çok zor bir yıl olacağını söyleyebiliriz. Bu bağlamda da, Türkiye ekonomisini korumak, güçlendirmek ve tahribat gücü çok yüksek bu krizden en az zararla çıkartmak, Türkiye’de siyasetin ve kamusal/akademik tartışmanın ana odak noktası olacağını da görebiliriz. Ekonomik canlanma ve özellikle yoksulluk/işsizlik sorunlarına karşı mücadelede, başta hükümetin ne kadar başarılı olabileceği sorusuna yanıt vermek çok zor.Ekonomi alanı ciddi belirsizlikler ve güvensizlikler içeren bir alan, ve 2009’un çok zor geçeceği gerçeğini bize gösteren alan. Türkiye bu alanda çok zorlanacak.
ÇÖZÜM VE NORMALLEŞMEYE DOĞRU
Bununla birlikte, bu zor yıl içinde önemli bir sürpriz ile önemli bir olumlu gelişme ile karşılaşabiliriz.Bu sürpriz, Kürt sorunuyla ilgili ve bu sorunun çözümüne ya da normalleşmesine dönük olumlu gelişmelerin 2009 yılında ortaya çıkmasıyla yaşayabileceğimiz bir sürpriz. Ekonomi alanında çok zor geçecek 2009’da, bu alanda belirsizlik, güvensizlik ve durgunluk-işsizlik alanlarında ciddi riskler yaşarken,Kürt sorununda çözüme ve normalleşmeye dönük olumluluklar ve güven artırıcı gelişmeler yaşayabiliriz. Bu saptamayı gerçekçi kılan iki önemli gelişmeyi, 2008 sonunda yaşadık.
Bu önemli gelişmeler, gerek küresel ölçekte yaşanan m‚li krizin derinleşmesi, gerek bugün hâlâ devam eden İsrail’in Gazze’de yarattığı, ve insanlığa karşı suç ve savaş suçu içeren insan trajedisi, gerekse de Ergenekon Soruşturması içinde yaşanan önemli gelişmelerin sonucunda, ikinci plana atıldı, çok konuşulamadı; ama, altını çizmeliyiz ki, bu gelişmeleri 2009 içinde çok konuşacak ve tartışacağız.
Kürt sorunu içinde çözüme ya da normalleşmeye dönük ilk önemli gelişme, Kasım 2008 ayında dünya hegemonu ABD’de yapılan başkanlık seçimlerini Barack Obama’nın kazanmasından sonra, Aralık 2008 ayında Kuzey Irak lideri ve Irak Cumhurbaşkanı Barzani ve Talabani’nin PKK’nın Kuzey Irak’daki varlığının marjinalleştirilmesi ya da yok edilmesine ilişkin yaptıkları açıklamalar, ve bundan sonra çözüme dönük konuşmaların Türkiye ile bu aktörler arasında başlamasıydı. Bir taraftan 2003 yılında başlayan Irak savası ve bugüne kadar gelen Irak İşgali süreci içinde Türkiye’nin Irak ve Ortadoğu bölgesine dönük çok-taraflı, aktif, yapıcı ve vizyoner dış politika üretmesinin önündeki en önemli engel olan PKK’nın Kuzey Irak’daki varlığı sorununu; diğer taraftan da, 2005, özellikle 2006 yılından bugüne Türkiye içinde birlikte yaşama olasılığını zayıflatan terör, şiddet ve farklı olanı ötekileştirme/dışlama sorunlarının çözümü bağlamında, hem Barak Obama’nın ABD’nin yeni başkanı olması, hem de Irak liderleri tarafından yapılan açıklamalar ve açılımlar, bizi 2009 yılında Kürt sorunu içinde bir sürpriz yaşayabileceğimiz düşüncesine götüren önemli işaretlerdi.
TRT ŞEŞ ÖNEMLİ BİR ADIMDIR
İkinci önemli gelişmeyse, hiç şüphesiz ki, bir devlet kurumu olan TRT’nin, TRT 6 ya da TRT Şeş adı altında, 2008 Aralık’ta test yayını olarak, 2009 Ocak ayı başı da resmî olarak, 24 saat Kürtçe yayın yapan kanalı başlatmasıydı.Devlet kurumu olma özelliği içinde kâr amaçlı değil, aksine “kamu yararı ilkesi” temelinde hareket eden TRT’den gelen bu çok önemli ve olumlu açılım,her şeyden önce, devletin bir sosyolojik gerçeklik olan Kürtçenin varlığını, Türkiye’nin bir gerçeği olarak kabul etmesi anlamına geliyordu.Bu anlamda, TRT Şeş, kamu yararına dönük bir kurum olan TRT içinde farklı bir dilde yayın yapan bir kanalın açılmasıyla, devletin Türkiye’nin çoğulcu kültürel yapısını zenginleştirecek ve Türkiye’de farklılıklar arası birlikte yaşamayı güçlendirecek bir girişimde bulunmasını simgeliyordu.
Gerçekten de, benim çok olumlu bulduğum ve tamamıyla desteklediğim bu açılım,altını çizelim ki, Kürt sorununa çözüm değildir, böyle bir amacı da olamaz; ama, çoğulculuğu, çok-kültürlülüğü ve farklı kültürel kimliklere sahip olmayı bir zenginlik, bir olumluluk, ve korumamız ve güçlendirmemiz gereken bir değer olarak topluma sunmak noktasında da, TRT Şeş, bu sorunun çözümüne katkı verecek, ve bugün çok gerek duyduğumuz birlikte yaşama olasılığının güçlendirilmesi için çok yararlı bir girişimdir.Bu niteliğiyle de, 2009’da Kürt sorunu içinde çözüme ya da normalleşmeye dönük yaşanabilecek bir sürpriz için, ikinci önemli işaret de, TRT Şeş’in açılması ve resmî yayına başlaması olmuştur.
Kürt sorununda çözüme ya da normalleşemeye dönük bu iki olumlu gelişme, bir taraftan Barzani ve Talabani’den gelen PKK’ya dönük açılımlar, diğer taraftan TRT Şeş olgusu, aslında sorunun kurcu, tanımlayıcı ve çözüm noktasında belirleyici olan iki ayağıyla ilişkili gelişmeler. Kürt sorunu, bir yandan bir terör ve şiddet içeren bir ayağa sahip, diğer taraftan da, farklı kimlikler arası birlikte yaşama olasılığıyla ilişkili bir sorun.Kürt sorununu sadece teröre indirgediğimiz zaman, ne sorunun kapsamlı ve karmaşık yapısını anlama ne de soruna çözüm ya da normalleşme mümkün oluyor. Ama, sorunun “birlikte yaşama” ayağına odaklandığımız, ve bu alanda iradeli, çok-boyutlu ve kapsamlı çalıştığımız zamansa, hem sorunu anlamada, hem terör ve şiddete karşı mücadelede, hem de çözüme dönük adımlar atmada önemli bir kapıyı açmış oluyoruz.
Bugüne kadar da, Kürt sorunu’nun çözümsüz bir yapıya bürünmesinin, giderek karmaşıklaşan bir nitelik almasının, devlet-toplum/birey ilişkilerinde ciddi bir güven sorunun çıkmasının, ve birlikte yaşama yerine ötekileştirme ve dışlanma dili ve girişimlerinin yarattığı toplumsal kutuplaşma ve toplumsuzlaşma/cemaatleşeme (sadece dinsel değil, etnik, kültürel ve siyasi cemaatleşmeden bahsediyorum) riskinin güçlenmesinin, belki de temel nedeni, bu sorunun sadece terör ekseninde ve güvenlik-odaklı siyaset terimleriyle düşünülmesi olmuştur. Bu nedenle de, vurgulamamız gerekir ki, PKK ve terör sorunu, sorunun şiddet sarmalına ve çözüm temelinde bir kısır döngüye girmesinin önemli bir nedenidir, bu anlamda da, PKK’nın bir aktör olarak marjinalleşmesi sorunun çözümü için gerekli koşuldur; ama yeterli ve belirleyici koşul değildir. Bugün daha iyi anlıyoruz ki, Kürt sorunu içinde çözüm için yeterli ve belirleyici koşul, Türkiye’de birlikte yaşama olasılığını güçlendirmek ve bu alanda irade ve çaba göstermektir.
Üstelik gerek terör, güvenlik ve küreselleşme ilişkisi alanında yapılan çalışmalara, gerekse de son 20 yılda Kürt sorunu içinde yaşadığımız deneyime baktığımız zaman, iki önemli boyutu olan şu gerçeği de görebiliriz.
ÇÖZÜM HERKESİN LEHİNE
Birincisi, Barak Obama yönetimindeki Amerikan hegemonyasının güvenlik alanında karşı karşıya olduğu üç önemli risk ve bu risklerin çözümünde Türkiye’nin giderek artan önemi,PKK’nın marjinalleşmesini gerekli kılmaktadır, ve Barzani ve Talabani’nin açılımları bu bağlamda okunabilinir.Bu üç risk, İsrail-Filistin ve Irak sorunlarını içeren Ortadoğu bölgesi; Afganistan-Pakistan-Hindistan ekseni; ve Rusya ve Avrasyacı dış politika anlatışıdır. Bu üç alanda da, Türkiye’nin aktif ve yapıcı bir dış politika izlemesinin de ön-şartı Kuzey Irak sorunun Türkiye lehine çözümü, ve Türkiye-Kuzey ırak ilişkilerinin sadece ekonomik değil, güvenlik alanında da geliştirilmesi ve derinleştirilmesidir. Bu nedenle de, biraz iddialı olmak riskini de taşıyarak, PKK’nin, bugünkü yapısı içinde,çok ciddi bir“küresel çalkantı” içinde olan dünyanın bugünü ve yarınında artık yerinin olmadığını söyleyebiliriz.
‘BİRLİKTE YAŞAMAYI’ ÖNCELEMELİYİZ
Hem, TV kanallarından izlediğimiz, gazetelerden okuduğumuz haberler ışığında, Ergenekon Soruşturması’nda yaşanan gelişmeler sonucunda, hem de devlet aklı içinde “teröre karşı mücadelenin teröre elverişli ortamın yok edilmediği sürece başarılı olma şansının az olduğu” gerçeğinin giderek daha kabul görmesi noktasında,bugün Kürt sorununun çözümünde “birlikte yaşama” sorusunun “ana odak olmasına” doğruda bir eğilimin ve yönelimin ortaya çıktığını görüyoruz.Bu nedenle de, TRT Şeş, desteklenmesi ve iyi sonuç alması için katkı verilmesi ve çalışılması gereken,çok önemli bir açılım ve girişimdir. Bugün, ekonomik krizin yanında karşı karşıya olduğumuz temel sorun, “birlikte yaşama alanında yaşadığımız zayıflık”tır. Bu alana odaklanmalıyız, bu alan üzerinde çalışmalıyız, ideolojik olmak yerine, somut sorunlara somut çözümler üreterek bu alanın güçlendirilmesi için çaba göstermeliyiz. 2009’da yaşayacağımız ekonomik zorluklar içinde, Kürt sorunu içinde bir sürpriz, bir olumlu gelişme yaşayabiliriz.Bu sürprizin sürdürülebilir bir gerçekliğe dönüşmesi için, Kürt sorunu’nu anlama ve çözmede,ana odağımızı birlikte yaşama sorusu üzerine yerleştirelim.
* Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi / fkeyman@ku.edu.tr
2009 yılı Türkiye için çok zor bir yıl olacak. Bir taraftan 1929 krizinden beri dünya ekonomisinin karşı karşıya kaldığı en güçlü kriz dalgası, diğer taraftan da mali durgunluk-işsizlik ekseninde hareket eden krizin daha da derinleşeceği görüşü. Bu kabuller temelinde, 2009 yılının hem dünya, hem de Türkiye için çok zor bir yıl olacağını söyleyebiliriz. Bu bağlamda da, Türkiye ekonomisini korumak, güçlendirmek ve tahribat gücü çok yüksek bu krizden en az zararla çıkartmak, Türkiye’de siyasetin ve kamusal/akademik tartışmanın ana odak noktası olacağını da görebiliriz. Ekonomik canlanma ve özellikle yoksulluk/işsizlik sorunlarına karşı mücadelede, başta hükümetin ne kadar başarılı olabileceği sorusuna yanıt vermek çok zor.Ekonomi alanı ciddi belirsizlikler ve güvensizlikler içeren bir alan, ve 2009’un çok zor geçeceği gerçeğini bize gösteren alan. Türkiye bu alanda çok zorlanacak.
ÇÖZÜM VE NORMALLEŞMEYE DOĞRU
Bununla birlikte, bu zor yıl içinde önemli bir sürpriz ile önemli bir olumlu gelişme ile karşılaşabiliriz.Bu sürpriz, Kürt sorunuyla ilgili ve bu sorunun çözümüne ya da normalleşmesine dönük olumlu gelişmelerin 2009 yılında ortaya çıkmasıyla yaşayabileceğimiz bir sürpriz. Ekonomi alanında çok zor geçecek 2009’da, bu alanda belirsizlik, güvensizlik ve durgunluk-işsizlik alanlarında ciddi riskler yaşarken,Kürt sorununda çözüme ve normalleşmeye dönük olumluluklar ve güven artırıcı gelişmeler yaşayabiliriz. Bu saptamayı gerçekçi kılan iki önemli gelişmeyi, 2008 sonunda yaşadık.
Bu önemli gelişmeler, gerek küresel ölçekte yaşanan m‚li krizin derinleşmesi, gerek bugün hâlâ devam eden İsrail’in Gazze’de yarattığı, ve insanlığa karşı suç ve savaş suçu içeren insan trajedisi, gerekse de Ergenekon Soruşturması içinde yaşanan önemli gelişmelerin sonucunda, ikinci plana atıldı, çok konuşulamadı; ama, altını çizmeliyiz ki, bu gelişmeleri 2009 içinde çok konuşacak ve tartışacağız.
Kürt sorunu içinde çözüme ya da normalleşmeye dönük ilk önemli gelişme, Kasım 2008 ayında dünya hegemonu ABD’de yapılan başkanlık seçimlerini Barack Obama’nın kazanmasından sonra, Aralık 2008 ayında Kuzey Irak lideri ve Irak Cumhurbaşkanı Barzani ve Talabani’nin PKK’nın Kuzey Irak’daki varlığının marjinalleştirilmesi ya da yok edilmesine ilişkin yaptıkları açıklamalar, ve bundan sonra çözüme dönük konuşmaların Türkiye ile bu aktörler arasında başlamasıydı. Bir taraftan 2003 yılında başlayan Irak savası ve bugüne kadar gelen Irak İşgali süreci içinde Türkiye’nin Irak ve Ortadoğu bölgesine dönük çok-taraflı, aktif, yapıcı ve vizyoner dış politika üretmesinin önündeki en önemli engel olan PKK’nın Kuzey Irak’daki varlığı sorununu; diğer taraftan da, 2005, özellikle 2006 yılından bugüne Türkiye içinde birlikte yaşama olasılığını zayıflatan terör, şiddet ve farklı olanı ötekileştirme/dışlama sorunlarının çözümü bağlamında, hem Barak Obama’nın ABD’nin yeni başkanı olması, hem de Irak liderleri tarafından yapılan açıklamalar ve açılımlar, bizi 2009 yılında Kürt sorunu içinde bir sürpriz yaşayabileceğimiz düşüncesine götüren önemli işaretlerdi.
TRT ŞEŞ ÖNEMLİ BİR ADIMDIR
İkinci önemli gelişmeyse, hiç şüphesiz ki, bir devlet kurumu olan TRT’nin, TRT 6 ya da TRT Şeş adı altında, 2008 Aralık’ta test yayını olarak, 2009 Ocak ayı başı da resmî olarak, 24 saat Kürtçe yayın yapan kanalı başlatmasıydı.Devlet kurumu olma özelliği içinde kâr amaçlı değil, aksine “kamu yararı ilkesi” temelinde hareket eden TRT’den gelen bu çok önemli ve olumlu açılım,her şeyden önce, devletin bir sosyolojik gerçeklik olan Kürtçenin varlığını, Türkiye’nin bir gerçeği olarak kabul etmesi anlamına geliyordu.Bu anlamda, TRT Şeş, kamu yararına dönük bir kurum olan TRT içinde farklı bir dilde yayın yapan bir kanalın açılmasıyla, devletin Türkiye’nin çoğulcu kültürel yapısını zenginleştirecek ve Türkiye’de farklılıklar arası birlikte yaşamayı güçlendirecek bir girişimde bulunmasını simgeliyordu.
Gerçekten de, benim çok olumlu bulduğum ve tamamıyla desteklediğim bu açılım,altını çizelim ki, Kürt sorununa çözüm değildir, böyle bir amacı da olamaz; ama, çoğulculuğu, çok-kültürlülüğü ve farklı kültürel kimliklere sahip olmayı bir zenginlik, bir olumluluk, ve korumamız ve güçlendirmemiz gereken bir değer olarak topluma sunmak noktasında da, TRT Şeş, bu sorunun çözümüne katkı verecek, ve bugün çok gerek duyduğumuz birlikte yaşama olasılığının güçlendirilmesi için çok yararlı bir girişimdir.Bu niteliğiyle de, 2009’da Kürt sorunu içinde çözüme ya da normalleşmeye dönük yaşanabilecek bir sürpriz için, ikinci önemli işaret de, TRT Şeş’in açılması ve resmî yayına başlaması olmuştur.
Kürt sorununda çözüme ya da normalleşemeye dönük bu iki olumlu gelişme, bir taraftan Barzani ve Talabani’den gelen PKK’ya dönük açılımlar, diğer taraftan TRT Şeş olgusu, aslında sorunun kurcu, tanımlayıcı ve çözüm noktasında belirleyici olan iki ayağıyla ilişkili gelişmeler. Kürt sorunu, bir yandan bir terör ve şiddet içeren bir ayağa sahip, diğer taraftan da, farklı kimlikler arası birlikte yaşama olasılığıyla ilişkili bir sorun.Kürt sorununu sadece teröre indirgediğimiz zaman, ne sorunun kapsamlı ve karmaşık yapısını anlama ne de soruna çözüm ya da normalleşme mümkün oluyor. Ama, sorunun “birlikte yaşama” ayağına odaklandığımız, ve bu alanda iradeli, çok-boyutlu ve kapsamlı çalıştığımız zamansa, hem sorunu anlamada, hem terör ve şiddete karşı mücadelede, hem de çözüme dönük adımlar atmada önemli bir kapıyı açmış oluyoruz.
Bugüne kadar da, Kürt sorunu’nun çözümsüz bir yapıya bürünmesinin, giderek karmaşıklaşan bir nitelik almasının, devlet-toplum/birey ilişkilerinde ciddi bir güven sorunun çıkmasının, ve birlikte yaşama yerine ötekileştirme ve dışlanma dili ve girişimlerinin yarattığı toplumsal kutuplaşma ve toplumsuzlaşma/cemaatleşeme (sadece dinsel değil, etnik, kültürel ve siyasi cemaatleşmeden bahsediyorum) riskinin güçlenmesinin, belki de temel nedeni, bu sorunun sadece terör ekseninde ve güvenlik-odaklı siyaset terimleriyle düşünülmesi olmuştur. Bu nedenle de, vurgulamamız gerekir ki, PKK ve terör sorunu, sorunun şiddet sarmalına ve çözüm temelinde bir kısır döngüye girmesinin önemli bir nedenidir, bu anlamda da, PKK’nın bir aktör olarak marjinalleşmesi sorunun çözümü için gerekli koşuldur; ama yeterli ve belirleyici koşul değildir. Bugün daha iyi anlıyoruz ki, Kürt sorunu içinde çözüm için yeterli ve belirleyici koşul, Türkiye’de birlikte yaşama olasılığını güçlendirmek ve bu alanda irade ve çaba göstermektir.
Üstelik gerek terör, güvenlik ve küreselleşme ilişkisi alanında yapılan çalışmalara, gerekse de son 20 yılda Kürt sorunu içinde yaşadığımız deneyime baktığımız zaman, iki önemli boyutu olan şu gerçeği de görebiliriz.
ÇÖZÜM HERKESİN LEHİNE
Birincisi, Barak Obama yönetimindeki Amerikan hegemonyasının güvenlik alanında karşı karşıya olduğu üç önemli risk ve bu risklerin çözümünde Türkiye’nin giderek artan önemi,PKK’nın marjinalleşmesini gerekli kılmaktadır, ve Barzani ve Talabani’nin açılımları bu bağlamda okunabilinir.Bu üç risk, İsrail-Filistin ve Irak sorunlarını içeren Ortadoğu bölgesi; Afganistan-Pakistan-Hindistan ekseni; ve Rusya ve Avrasyacı dış politika anlatışıdır. Bu üç alanda da, Türkiye’nin aktif ve yapıcı bir dış politika izlemesinin de ön-şartı Kuzey Irak sorunun Türkiye lehine çözümü, ve Türkiye-Kuzey ırak ilişkilerinin sadece ekonomik değil, güvenlik alanında da geliştirilmesi ve derinleştirilmesidir. Bu nedenle de, biraz iddialı olmak riskini de taşıyarak, PKK’nin, bugünkü yapısı içinde,çok ciddi bir“küresel çalkantı” içinde olan dünyanın bugünü ve yarınında artık yerinin olmadığını söyleyebiliriz.
‘BİRLİKTE YAŞAMAYI’ ÖNCELEMELİYİZ
Hem, TV kanallarından izlediğimiz, gazetelerden okuduğumuz haberler ışığında, Ergenekon Soruşturması’nda yaşanan gelişmeler sonucunda, hem de devlet aklı içinde “teröre karşı mücadelenin teröre elverişli ortamın yok edilmediği sürece başarılı olma şansının az olduğu” gerçeğinin giderek daha kabul görmesi noktasında,bugün Kürt sorununun çözümünde “birlikte yaşama” sorusunun “ana odak olmasına” doğruda bir eğilimin ve yönelimin ortaya çıktığını görüyoruz.Bu nedenle de, TRT Şeş, desteklenmesi ve iyi sonuç alması için katkı verilmesi ve çalışılması gereken,çok önemli bir açılım ve girişimdir. Bugün, ekonomik krizin yanında karşı karşıya olduğumuz temel sorun, “birlikte yaşama alanında yaşadığımız zayıflık”tır. Bu alana odaklanmalıyız, bu alan üzerinde çalışmalıyız, ideolojik olmak yerine, somut sorunlara somut çözümler üreterek bu alanın güçlendirilmesi için çaba göstermeliyiz. 2009’da yaşayacağımız ekonomik zorluklar içinde, Kürt sorunu içinde bir sürpriz, bir olumlu gelişme yaşayabiliriz.Bu sürprizin sürdürülebilir bir gerçekliğe dönüşmesi için, Kürt sorunu’nu anlama ve çözmede,ana odağımızı birlikte yaşama sorusu üzerine yerleştirelim.
* Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi / fkeyman@ku.edu.tr
* kaynak: taraf.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder